Sabahtan beri bugün ne yazsam diye düşünüyordum. Tam da yatarken oğlum bana şimdiye kadar aldığım en güzel sevgililer günü hediyesini verdi.
Bu fotoğrafta gördüğünüz kalp, kendi elleriyle rengârenk özene bezene yapmış belli ki. Emek vermiş sevgisini katmış. Ama getirirken nasıl olmuşsa test kitabının arkasına yapışmış.
“Sana yaptım ama yapışmış” dedi. Canı sıkılmış belli.
Ama ben kalbe o kadar takılmıştım ki fark etmedim, onun yapışık olduğunu.
Gördüğüm an vuruldum.
İşte aşk da tam olarak böyle bir şey bence.
Birini sevmek için bir nedene ihtiyacınız yok. Önce basit bir şeyini seversiniz, bir bakışı, gülüşü belki bir sözü. Sonra dünya onun etrafında dönmeye başlar.
Ondan başka bir şey görmez olur gözünüz, varsa yoksa odur. Ona beğendirmek için kendinizi, yeri gelir ödünler verir kendinizi bile hiçe sayarsınız.
Ne zamanki emin olursunuz onun aşkından, sevgisinden bu seferde değiştirmeye çalışırsınız sevdiğinizi. Sizin istediğiniz gibi olsun istersiniz. Az konuşuyor ne güzel diye sevdiğiniz adamı suskunlukla suçlarsınız. Çok cömert biri diye sevdiğiniz kişiyi, müsrif olduğu için azarlarsınız.
E bu adam hep böyle değil miydi zaten? Niye değişsin ki şimdi?
Aslında değişen sizsinizdir. Sizin öykünüzdür.
Yakın zamanda bir kitap okudum, şiddetle tavsiye ederim. Bulabilirseniz alın ve okuyun. Geçmişte yaşadığınız ilişkileri ve şimdi içinde bulunduğunuz ilişkiyi düşünün ve kendi öykünüzü sorgulayın.
Kitabın adı “Aşk Bir Öyküdür”, yazarı ise Yale Üniversitesinde Eğitim ve Psikoloji Profesörü olan Robert J Stenberg. Çok eski bir basım, ne yazık ki bulmak zor oluyor ama internetteki sahaflardan edinebilirsiniz.
Kitap uzun yıllar yapılan araştırmaların sonuçlarına göre her insanın farklı aşk öyküsü türlerinden birine tabi olduğunu ve genelde de hep aynı tür insanlara aşık olunmasının ya da hep benzeri ilişkiler kurularak benzeri sorunlar yaşanmasının bu kişisel öykü türlerinden kaynaklandığını öne sürüyor.
Yapılan araştırmaların üzerinden yıllar geçmiş olsa da bugün yaşanan ilişkiler de dahil olmak üzere öykü türleri çok tanıdık.
Pek çoğu yaşadığımız ya da yaşayabileceğimiz türden ilişkiler.
Ben her insanın bir aşk öyküsü olduğuna katılıyorum aslında, ama öykülerin değişebileceğine de inanıyorum. Çünkü biz değişebiliyoruz. Yaşantımız, aldığımız eğitim, deneyimlerimiz bizi geliştiriyor ve dün olduğumuzdan farklı bir insan haline geliyoruz.
Peki, bizim öykümüz değişirken yaşantımızdaki insanın öyküsü değişmez, aynı kalır ise ne oluyor? İşte sorun tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Aşkları sonlandıran neden; ya iki kişinin öyküsünün birbiri ile uyumlu olmaması ya da taraflardan birinin öyküsü değişirken diğerinin bu değişime ayak uyduramaması oluyor.
Çevremizdeki biten ilişkilere baktığımızda genelde benzer nedenler görürüz. Anlaşamama, birbirinin hayatına uyum sağlayamama, farklılaşma ve bunlara benzeyen daha pek çok neden. Peki, bu insanlar ilişkinin başında gayet iyi geçinirken zaman geçtikçe neden durum değişiyor?
Çünkü zaman içerisinde insanlar değişiyor, gelişiyor ve farklılaşıyor. İlişkinin de bu değişime göre konumlandırılması ve farklılaştırılması gerekiyor. Bunu başarabilen çiftler biçim değiştirmiş birlikteliklerini sürdürebiliyorlar ancak eğer çiftlerden biri bu değişime ayak uyduramaz ise ilişki sonlanıyor.
Bu aslında her iki taraf için de zor bir durum, adaptasyonu son derece zor bir süreç. Bir tarafta aşkın o en deli zamanları bitip, karnınızda uçan kelebekler sizi terk ederken bir taraftan da değişen ortam ve koşullara uyum sağlamanız gerekiyor.
Ama imkansız değil, bunu başarabilen insanlar var. Birbirinden vazgeçmeyerek ilişkilerini dönüştüren ve mutluluğu yakalayabilen insanlar var.
Ne güzel diyor o eski şarkıda;
“Aşk eski bir yalan, Adem’le Havva’dan kalan”.
Siz yeter ki aşk yalanına kanmaktan vazgeçmeyin.
Eğer bu sevgililer gününe yalnız giriyorsanız dilerim en kısa zamanda kendi aşk öykünüzün kahramanını bulursunuz.
Unutmayın herkesin bir öyküsü ve kahramanı vardır. Henüz karşılaşmamış olmanız, olmadığı anlamına gelmez.
Yalnız değilseniz de dilerim kendi aşk öykünüzü yaşıyorsunuzdur.
Kendi öykünüz olup olmadığından emin değilseniz, kalbinizin sesini dinleyin. O size doğru yolu gösterecektir.
Ha bu arada, değinmeden geçmeyelim, eğer bir yavrunuz varsa ve bu sevgililer gününde size bir armağan verdiyse onu öpün, koklayın, sevin.
Evlattan öte yar olmaz.